Öğretmenlerimiz ! Doğuda-Batıda çalışan, atanmayı bekleyen binlerce öğretmen..Öğretmen olmak için okuyanlar..Çocukken öğretmen olma hayali olanlar..
Aslında öğretmenler için sadece bugün kutlamalar ya da güzel sözler söylenmemeli.Her zaman yapılmalı..Çünkü onlardı bizi bu zamana kadar yetiştiren,İlkokul yıllarımızda ailemizden aldığımız terbiyenin,bilgilerin üzerine bir şeyler ekleyen, bize hayat dersi veren...
Ben Öğretmenlerime karşı hep bir manevi sevgi&saygı ile yaklaştım.Onları incitmemeye çalıştım.Bazılarımız hoca ders anlatırken gürültü çıkarırken ben kabuğuma çekilmiş sessizce öğretmenimi dinliyordum.İlk öğretmenlerim annemle babam oldu.Babamdan çok nasihatler dinledim.Onun ağzından hayatı öğrendim .Bana doğru ile yanlışın ne olduklarını çok iyi öğrettiler.Arkadaşlarıma özenmeyeyim diye babam elinden geleni yaptı.O yüzden aslında bugünü biraz da Ailemiz için kutlamamız gerek.İlk önce ailemizden öğreniyoruz ne de olsa..
Benim çok fazla öğretmenim oldu ama bana ben olduğum için değer veren,öğrencilerini ayırmayan çok az hocam oldu...1. sınıf hocamız çalışkan ve çalışkan olmayanları ayırıp beni başka bir öğretmenin sınıfına göndermişti.O zamanlar kendimi çok değersiz hissetmiştim.Düşünsenize 1. sınıftasınız ve ilk karşılaştırılmayı 7 yaşınızda öğreniyorsunuz.Ama şimdi iyi de öyle yapmış diyorum.Çünkü şanslıydım..Bana ben olduğum için değer veren,öğrencilerine karşı ayrım yapmayan çok tatlı bir öğretmenim olmuştu.4 sene boyunca onunla büyüdüm,ondan çok şey öğrendim.Daha sonra ortaokulda Edebiyat öğretmenimiz geldi.Ben derslerde çok heyecanlanan ve korkan bir öğrenciydim..Neredeyse her ders sonunda beni tahtaya çıkartır ve soru sorardı.İlk başlarda cevaplayamayacağım diye korkardım, utanırdım.Ama kendime olan güvenim yavaş yavaş artmaya başlamıştı.Onun sayesinde bir adım atmıştım.
Lisede de çok değerli öğretmenlerim oldu.Arkadaşımın durumu pek iç açıcı değildi ve babamla babası müdür yardımcısına gitmişlerdi.Ve Babamı gururlandıran bir şey olmuş ki eve gelirken çok mutluydu..Müdür yardımcısı sizin kızınızın durumu çok iyi demiş (benim için) ve çok gururlanmıştı.Tabii bir öğretmenin bunları demesi o kadar da kolay değil.Başarı kolay elde edilmiyor.Lisede çok çalışmıştım ve gerçekten de bu sözü hak etmiştim.
Sonra BAU ile tanıştım...Geçen yıl derste ders öğrendiğim gibi hayat dersleri de aldım.Her İngilizce dersine girdiğimde sanki sınıfta değildim de geleceğimdeydım.Her ders bıkmadan aynı konuları anlatan hocamız vardı.Ondaki sabrı kimsede görmedim bugüne kadar.Her şey bizim öğrenmemiz içindi.Şahsen öğretmenler odasının olduğu yere bir günde defalarca gidiyorum.İlk başlarda kovulacağımı düşünmedim değildi.Ama size değer verilmek nedir bilir misiniz ? Hele ki bir de öğrenciyseniz ! Ben kendimi çok şanslı hissediyorum bu konuda.Çünkü her gün yanlarına gittiğim hocalarımdan güler yüzler ve güzel sözler duyuyorum.Ders için bir şeyler soruyorsam onlar kadar hatırlarını sormak içinde yanlarına gidiyorum.Biz bir aileyiz demişlerdi.Ben gerçekten de ikinci ailemi buldum.Bu sene BAU'daki son senem.Okuldaki son Öğretmenler Günüm olacak.Ama biz bir aileyiz.Her zaman bu devam edecek....Bu zamana kadar gerçekten de çok şey öğrendim , öğrenmeye de devam ediyorum.Ben de ulaşacağım her çocuğa bir şeyler öğretmek istiyorum.O yüzden Öğretmen olma yolunda ilerliyorum.(Bölümüm Dış Ticaret olsa bile.)Çünkü buna hiçbir şey engel olamaz.
Benim gibi öğretmen olma yolunda ilerleyenlerin,hayalleri olanların,ailemin ve üzerimde emeği olan tüm öğretmenlerimin Öğretmenler Gününü kutluyorum !
23 Kasım 2014 Pazar
18 Kasım 2014 Salı
Farklı çözümler - Engellere takılıp geri dönmek yokkk !!!
Bugünkü yazım renkli olsun istedim..!
Asıl sorun bizim engeller karşısındaki durumumuz.Otobüs bekler gibi bekliyoruz.Ne kadar da güzel ! .Trafik için 'muhteşem trafik var' derim ve bazıları bana bakar muhteşem trafiğin neresi güzel diye bir bakış atarlar ama anlamazlar beni.Ben artık önemsiz şeyler için mutsuz olmak istemiyorum.O yüzden olumsuz şeyler olsa da olumluya çekmeye çalışıyorum.Neyse bugünkü konumuza dönersek...
Yapamadıklarımızın ve engellerin karşısında duruyoruz.Bir adım geri gidiyoruz.Tek sefer deniyoruz olmadığında ise "Amann boşver , olmadıysa olmadı" gibi şeylerle teselli ediyoruz kendimizi.Başka bir çözüm arayışı mı ? İşte o huy çok az insanda bulunuyor.Hatta yok denecek kadar da az olabilir.Çünkü o kadar çok inanmışız ki yapamayacağımız işin olmayacağına boşa zaman harcamaktansa öyle kalmasını istiyoruz.Çok yanlış şeyler bunlar.Başarı öyle kolay elde edilmiyor.Vizelerde bir hocamız 4 sunumdan ilk ve ikincisinden çok soru çıkmayacağını ve sonlara ağırlık vermemiz gerektiğini söylemişti.İlk ve ikinci sunumlardan sorabilme ihtimali olanlarını da not ettirmişti.Ama bizimkiler "Hocam ya çok konu var ya da başka nelerden çıkacak " tarzında şeyler sormuştu.O tipler Armut piş ağzıma düş moduna çok alışmışlar sanırım.Başarmak için çabalamak gerekir, engeller karşısında yılmamak gerekir.Ve bugün bunu anladım ki gerçekten engel çıktığında çok korkuyoruz.Ya yapamazsam ya olmazsa diye umutsuzluğa kapılıyoruz ve denemekten vazgeçiyoruz.Buna benzer yazılarım evet oldu belki yine aynı şeyleri yazıyorumdur ama insan bazen bir şeyi defalarca yaşayabilir.Ben mezun olduğum okulda öğrencilere sunum yapıyorum.Onlarla konuşuyorum.Onları anlamaya çalışıyor ve sorunlara karşı nasıl çözüm önerisi bulabiliriz , onları diğerlerinden ayıran özelliklerini nasıl keşfedebiliriz onlar hakkında düşünüyoruz.Bugün ikincisini yapmayı düşündüm ama olmadı.Ben de diğer okullara başvurdum.Müdürleriyle konuştum ve çok güzel&olumlu cevaplar aldım.Tabii bu çokkkk küçük bir örnek..Ne oldu karşıma engel çıktı.Bir sebepten ötürü bugünkü konuşmamı yapamadım.Ama umutsuzca eve gitmektense başka okullara daha gidip çözüm aradım.Zaten diğer çocuklara da ulaşmak istiyordum böylelikle daha hızlı oldu.Sonuçta eve umutsuz değil güle oynaya döndüm.Daha fazla öğrenciye seslenmek onlarla geleceklerini konuşmayı ve onlara ilham kaynağı olmayı istiyor ve seviyorum.Bilemiyorum uygun olur mu ama Bir kapı kapanır başka bir kapı açılır diye boşuna dememişler.Benim kapılarım kapanmadı aksine daha da açıldı.Açılmaya da devam eder İnşallah.Ama dediğim gibi gücüm yok deyip geride durmak yok.Engellere karşı daha dinç daha güçlü olmamız gerek.Alternatif yollar aramalıyız,sorunlara farklı farklı çözümler bulmalıyız.Her şey bizim elimizde.O duygular bizim beynimizde , bizim sesimizde.İyi olanları hayata katmalı kötüleri sessize almalıyız ! :)
15 Kasım 2014 Cumartesi
Neden Vizelere bu kadar olumsuz yaklaşıyoruz ?
Evet bu haftadaki konumuz vizeler...Aslina bakarsanız vize stresi,korkusu lisede basliyor.Bizden büyük üniversite öğrencilerinin üniversite hayatlarini anlatırken ilk değindikleri konulardan biri.Korkunç bir sekilde anlatiliyor.Yok efendim yapamazsin,cokkk zor,çan eğrisi diye bir sistem var da falan filan diye üniversiteye hazirlananlar vizelerin cok zor olduğunu düşünüyor.Tabii ki zorluk derecesi öğrenciden öğrenciye değişiyor.
Aslında vizeler o kadar da düşündüğümüz kadar zor değil ve bunun böyle algılanmasına kim sebep oldu çok merak ediyorum.
Öğrenci zaten okumak istediği bölümü zekasina bilgisine göre seçiyor.Ben Finansal Matematik ve Istatistik dersi almak zorunda olduğumu bile bile Dış Ticareti sectim.Pisman da değilim.Riski göze aldım.Cok çalışmam gerektiğini biliyordum pes etmedim. Sinavlarimda ilk basta yapamayacagimi dusundum ama aklımda olanlari derleyip toplayip sinava da konsantre olunca basardim.
★Yani ilk olarak bölümdeki derslere bakarsak ileride nelerle karsilabilecegimizi az çok biliriz.
Dersi derste anlamak..Biz öğrencilerin en alışık olduğu derse girmeme modası!!! Derse neden girmediklerini hala anlamış değilim.Ama diyeceğim şudur ki derse girmiyorsan anlatilanlari dinlemiyorsan buyrun sizi dışarı alalim ..Baştan kaybedersiniz.Hocanin verdiği örneklerin , derste konusulanlarin ne kadar önemli olduğunu tahmin edemezsiniz.Konuyu anlamadiginizda verilen örnekle bağlarsaniz hem akilda kalıcı olur hem de sorunu çözmüş olursunuz.
★Derslere katılın,not tutun..
Tekrar meselesine gelelim..Açıkçası ben her gün tekrar yapmayan birisiyim.Bunun ne kadar yanlış olduğunu da biliyorum.Ama derste dinlediklerim aklıma gelebiliyor.Daha çok hafta sonlari tekrar yapiyorum.Ileriki haftaya on hazirlik olsun diye.Ama tekrar önemli.Özellikle de Yabancı Dil konusunda.
★Her gün olmasa da her hafta tekrar yapın.
Ogrenmenizin ennn güzel yollarından biri de Soru Sormak..Anlasam da sorarim anlamasam da.Bazen en kolay şeyleri anlamam, öğretmene sorduğumda arkadaşlarım alay eder
Gecen senelerde onlari çok kafaya takıyordum ama ne kadar gereksiz oldugunu öğrendim.Onlarin anlamadiklarini da ben anlıyorum ödesmis oluyoruz :)) Neyse konumuza gelirsek..Devlet okullarında hoca anlatır ve gider bir daha bulamazsin onu diyeleri cok gordum.Onun da cevabı Üniversite kutuphaneleri.Hocalar elbet dunyada olmayan bilgileri size sunmuyorlar.Onlar da ogrenci oldular.Şuanda öğretmen oldularsa demek ki bilgi istenildiğinde ve aradığında bulunuyormus !
★Soru sorun,anlamadiginiz yerleri tekrar ettirin.Araştırın !
Evet benim yaptıklarım bunlar.Ozel tarif diye herkese dedigim sey aslında her öğrencinin klasik olarak yaptiklari,basarili olmak için yapmak zorunda olduklari.Vizelere gelirsek Şahsen zor değiller.Kolay da degiller.Armut piş ağzıma düş olmazz :)) Siz de çalışma metodlarinizi belirler ve geliştirirseniz zor kelimesi ortadan kalkmış olur :))
Aslında vizeler o kadar da düşündüğümüz kadar zor değil ve bunun böyle algılanmasına kim sebep oldu çok merak ediyorum.
Öğrenci zaten okumak istediği bölümü zekasina bilgisine göre seçiyor.Ben Finansal Matematik ve Istatistik dersi almak zorunda olduğumu bile bile Dış Ticareti sectim.Pisman da değilim.Riski göze aldım.Cok çalışmam gerektiğini biliyordum pes etmedim. Sinavlarimda ilk basta yapamayacagimi dusundum ama aklımda olanlari derleyip toplayip sinava da konsantre olunca basardim.
★Yani ilk olarak bölümdeki derslere bakarsak ileride nelerle karsilabilecegimizi az çok biliriz.
Dersi derste anlamak..Biz öğrencilerin en alışık olduğu derse girmeme modası!!! Derse neden girmediklerini hala anlamış değilim.Ama diyeceğim şudur ki derse girmiyorsan anlatilanlari dinlemiyorsan buyrun sizi dışarı alalim ..Baştan kaybedersiniz.Hocanin verdiği örneklerin , derste konusulanlarin ne kadar önemli olduğunu tahmin edemezsiniz.Konuyu anlamadiginizda verilen örnekle bağlarsaniz hem akilda kalıcı olur hem de sorunu çözmüş olursunuz.
★Derslere katılın,not tutun..
Tekrar meselesine gelelim..Açıkçası ben her gün tekrar yapmayan birisiyim.Bunun ne kadar yanlış olduğunu da biliyorum.Ama derste dinlediklerim aklıma gelebiliyor.Daha çok hafta sonlari tekrar yapiyorum.Ileriki haftaya on hazirlik olsun diye.Ama tekrar önemli.Özellikle de Yabancı Dil konusunda.
★Her gün olmasa da her hafta tekrar yapın.
Ogrenmenizin ennn güzel yollarından biri de Soru Sormak..Anlasam da sorarim anlamasam da.Bazen en kolay şeyleri anlamam, öğretmene sorduğumda arkadaşlarım alay eder
Gecen senelerde onlari çok kafaya takıyordum ama ne kadar gereksiz oldugunu öğrendim.Onlarin anlamadiklarini da ben anlıyorum ödesmis oluyoruz :)) Neyse konumuza gelirsek..Devlet okullarında hoca anlatır ve gider bir daha bulamazsin onu diyeleri cok gordum.Onun da cevabı Üniversite kutuphaneleri.Hocalar elbet dunyada olmayan bilgileri size sunmuyorlar.Onlar da ogrenci oldular.Şuanda öğretmen oldularsa demek ki bilgi istenildiğinde ve aradığında bulunuyormus !
★Soru sorun,anlamadiginiz yerleri tekrar ettirin.Araştırın !
Evet benim yaptıklarım bunlar.Ozel tarif diye herkese dedigim sey aslında her öğrencinin klasik olarak yaptiklari,basarili olmak için yapmak zorunda olduklari.Vizelere gelirsek Şahsen zor değiller.Kolay da degiller.Armut piş ağzıma düş olmazz :)) Siz de çalışma metodlarinizi belirler ve geliştirirseniz zor kelimesi ortadan kalkmış olur :))
31 Ekim 2014 Cuma
Okumanın yaşı olmaz
Bugün Dış Ticaret hocamızla DGS hakkında uzunca konuştuk.Hocamız gençlik&öğrencilik yıllarından bahsetti.Kendisine hayranım.İstanbul Üniversitesini bitirmiş,çeşitli bankalarda çalışmış ve en son bizim okulda öğretim görevlisi olarak çalışıyor.İş hayatında birçok başarılar elde etmiş ve bizim de öğrenmemiz için elinden geleni yapıyor.Ona buradan Teşekkürlerimi sunarım.Neyse asıl konumuza dönersek,bugün okul çıkışı kütüphaneden almam gereken kitaplarım vardı.Onları alırken hiç tarzım olmayan,bölümüm dışındaki kitaplara da göz attım.Onlardan da aldım.Daha sonra kitapları kayıt altına alan bayan,kartımda Dış Ticaret bölümünün yazılı olduğu yeri gördü.Konuşmaya başladık.Meğersem o da Dış Ticaret bölümünü yeni kazanmış hem de bizim okulda ! Yaşı biraz vardı yani otuzlarındaymış ama hiç öyle göstermiyordu.Asıl dikkatimi çeken kaç yaşında olursa olsun okuyor olmasıydı.Takdir ettim kendisini.Dersler hakkında ufak bir konuşmamız daha geçti.
Sonuç olarak biz derslerin çokluğundan,uzun olmalarından dolayı sıkılıyoruz bıkıyoruz ama dışarıda insanlar bir şeyleri başarma niyetinde.Kaç yaşında olursak olalım,nerede olursak olalım okumaktan vazgeçmeyelim.İster okul olsun, ister kitap.Ama tekrar söylüyorum okumanın yaşı olmaz.İnsan bir kere istedikten sonra yaşın bir anlamı kalmıyor..
Sonuç olarak biz derslerin çokluğundan,uzun olmalarından dolayı sıkılıyoruz bıkıyoruz ama dışarıda insanlar bir şeyleri başarma niyetinde.Kaç yaşında olursak olalım,nerede olursak olalım okumaktan vazgeçmeyelim.İster okul olsun, ister kitap.Ama tekrar söylüyorum okumanın yaşı olmaz.İnsan bir kere istedikten sonra yaşın bir anlamı kalmıyor..
Şimdi resim ararken bu haberi buldum.Bakınız teyzemiz okumak niyetinde.
28 Ocak 2014 17 : 08 |
12 yaşında ilkokulu bitirdikten sonra ailesinin ekonomik durumu nedeniyle eğitimine ara vermek zorunda kalan Özyurt, bu özlemini 50 yaşından sonra gidermeye başladı. İlk önce ortaokulu dışarıdan bitiren Özyurt, daha sonra Zonguldak Anadolu İmam Hatip Açık öğretim Lisesi'ne kaydını yaptırdı. Torunları yaşındakilerle aynı sıralara oturan ve kendi çocukları yaşındaki öğretmenlerden ders alan Fatma Özyurt, şu an lise üçüncü sınıf öğrencisi.
|
28 Ekim 2014 Salı
Sahi nedir bu tembellik ?
Sahi nedir bu tembellik ? Bu erteleme isteği ? Erteleyince daha mı güzel oluyor her şey ? Neden sınavlara son dakika çalışılıyor ? Ders tekrarının her gün yapılmasını zor varsayarsak peki o zaman niye her hafta yapılmıyor ? Bu kadar mı zor ders çalışmak, bilgi sahibi olmak ?
Bugün vizelerime çalışırken fark ettim ki ne kadar yanlış olduğunu bilsem de tam ders çalışmaya başladığımda bir yorgunluk hissi beraberinde de erteleme isteği geliyor.İçimdeki ses ne kadar ders çalışmamI söylese de diğer taraftan da "Şimdi akşam oldu git yat uyu yarın çalışırsın ya da şimdi moral depolaman lazım o yüzden film/dizi seyret gece yarısına doğru çalışırsın" diyor.Şahsen bunlardan nefret ediyorum.Bir yanım ne kadar çok ertelemek istese de onu dinlememeye çalışıyorum.Çünkü biliyorum ki o zaman benim dışarıdaki diğer insanlardan bir farkım kalmaz.Ben kararlarımı verirken neyin doğru neyin yanlış olduğunu belki iki belki de üç kez düşünüyorum.Eğer çalışmazsam başıma nelerin geleceğini tahmin edebiliyorum.Tembelliğimi ilkokulda bıraktım.Artık önümde başarılı geçireceğim zamanlar var.Tamam her zaman başarılı olamayacağmı biliyorum,bir yerlerde düşüp takılcam ama ayağa kalmasını da iyi biliyorum.Babam küçüklüğümden beri eğitim ve hayat konusunda sayısızca nasihat verdi, hala da devam ediyor.İlkokulda ders çalışmadığım için gelecekte başımı duvarlara vurup "Keşke babamın sözünü dinleseydim" diyeceğimi söylemişti.Gerçekten de gerçek oldu lisede aynısını yaşadım.Kendime çeki düzen vermem gerektiğini biliyordum ve yaptım da.Şimdi Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden birindeyim.Düzenli olarak ders çalışmasaydım ya da derslerde öğretmenlerimi dinleyip not almasaydım Onur Öğrencisi de olamazdım.Babam her zaman "benim için değil kendin için okuyorsun,çalışıyorsun" diyor ama o Onur Listesine girmeyi en çok onun için istedim.Yüzündeki o mutluluğu görmek istedim, hayallerini boşa çıkaramazdım.O adam , babam, okumam için elinden geleni yaparken, okul taksitimi ödemek için bu kadar çok didinirken , benim okulda diğer insanlara özenmemem için aylarca istediğim telefonu bir anda para çekerek hemen o dakikada alan adama bunu yapamam ben.Evet sizin için ders çalışmak ders çalışmaktır , mesleğinizdir ama benim için daha anlamlı.Ben dersi ders olarak görmüyorum.Öyle görürsem aklımda kalmayıp uçup gidiyorlar.Onlar benim uçak biletim , evim , arabam , ailem tüm hayatım.Ders çalışmadan önce olan bu tembellik ve erteleme isteği aslında başladıktan sonra gidiveriyor.Kendinizi derse kaptırıyorsunuz ve bir bakmışsınız onlarca sayfa çalışmışsınız.Sizden bir ricam ; okula gitmeden önce , ders çalışmadan önce ve bir şeylere para harcamadan önce iki kere düşünün derim.
27 Ekim 2014 Pazartesi
Zamanım yok..
Ne kadar da kolay söylenilen bir söz
değil mi ? Söylerken yüzümüz de hiç
kızarmıyor.Saklamışız kendimizi bir
cümlenin arkasına , ne zaman sıkışsak hemen ona
koşuyoruz.Buna ben de dahilim.Ne zaman
bir şey yapmaya kadar versem.İki gün sonra
yapmamaya başlıyorum.Mazeretim de çok
belli.Zamanım yok..
Üniversiteye giderken saat 05:00 te
uyanıyordum evet biliyorum çok erken ama okul şişlide
olunca öyle uyanmak zorunda kalıyor
insan.Okulda da çok yoruluyordum.Dersten derse
koşuyor bazen beynim patlayacakmış gibi
oluyordu.Eve gelirken de metrobüse
biniyordum.Onun yürüme mesafesi
merdivenleri derken pert olmuş vaziyette eve
geliyordum.Tabi o da akşam oluyordu.Yemek
yiyip bazen oturuyordum bazen de hemen
uyuyordum.Zamanımı hiç iyi
kullanamıyordum.Vitaminsiz kaldığım için yorgun
düşüyordumAma isteyipte yapamayacağımız
şeyler çok az.Yeter ki
isteyelim.Zamanı o kadar güzel
ayarlıyoruz ki siz bile şaşırıyorsunuz.Başardığınızda ya ben
bunu mu bu kadar çok bekledi,inanamıyorum
kendime.Çok akılsızmışım diyorsunuz.Ben
kendimden biliyorum.Bu ayki hedefimi
belirlemiş bulunmaktayım. 260 kelime
ezberlenilecek ve mühendislik programı
öğrenilecek.Siz de bir an önce bu kalıbın arkasında
durmayı bırakın.Hedeflerinizi ,
yapacaklarınızı kendi içinizdeki zamanın yok yapamazsın
diyenden uzak tutun ve yapmak için zaman
yaratın
Hayallerinizi gerçekleştirmeye bakın..
Herkesin küçükken büyük hayalleri
vardır.Araba almak,pilot olmak,doktor olmak vs.Benimki de yurt dışına
gitmekti.İzlediğim filmler, dinlediğim şarkılar, klipler hayalimi güçlendirdi.Üniversitenin yurt dışı imkanları
daha da istek yarattı.Ama bunu gerçekleştirmem için bir çaba ,planlı çalışma,
çok çalışmam ve yine çok çalışmam gerekiyordu.Erasmus sınavına girdiğimde çok
çalışmam gerektiğini anladım.Erasmus diye babamın başının etini yediğim
zamanlar çok oldu.O kadar yalvardım yakardım izin vermediler.Hem para manasında
bir çöküşteydik hem de sağlık problemlerim vardı.Her gün koridordaki panoda
asılı Erasmus afişine dokunarak geçiyordum .Yurt dışı kampüsündeki insanların
rerimlerine bakıp ağlıyordum.Bıraz kıskanmıştım sanırım.Neden ben gidemiyorum diyordum.Sizin için belki önemsiz
bir konu görünebilir fakat benim için muhteşem bir şeydi.Bilmediğim bir
şehirde, hep o izlediğim filmlerdeki şehirlerin birinde olacaktim.Son gün,
başvurunun son günü karar verdim.Kazanmasam da bu sınava girmek
istiyordum.Aradım konuştum tam başvuru formunu yaptım derken imzası gerekli
olan hocamızın o gün izinli olduğunu öğrendim ve saat 17:00a kadar Şişli'den Beşiktaş'a yetiştirmem
gerekiyordu.Hocayı bulduğumda yaklaşık yarım saatlik bir sürem kalmıştı.Taksiye
atlayıp kampuse gittiğimde nefes nefeseydim.Ama yetiştirmiştim.Sınavın zorun da
zoru olduğunu biliyordum .Gidemediğimi
bildiğim için çok çalışmamıştım.Fakat hiç üzülmemiştim.Sadece denemek istemiştim.Bu
benim hayalim dedim.Her gün hayalimin yanından geçip öylece kalıyordum.Bu artık sona
ermeliydi.Yine olsa yine denerdim.Sizde deneyin ,olmasa da hayalinize
koşun.Kendinize imkan ,fırsat verin.Kendi şansınızı kendiniz yaratın.Benim
hayalim hala devam ediyor.Daha da genişledi.Yenile yenile daha iyi
yenilcem.Daha iyi öğreneceğim ve amacıma ulaşacağım.Kendime
inanıyorum.Kendinize güvenın.İnanın bir işi yaptığınızda ertelemenın verdiği
geçici rahatlık hissinden daha mutlu olacaksınız. :)
Kendiniz olun
Bunu muhtemelen herkesden
duyuyorsunuzdur.Hatta kendiniz de söylüyorsunuzdur.Çok doğru bir söz.Kendimiz
olmak.Çünkü bir süre sonra kendimiz olmaktan çıkıp karşımızdakinin bizi nasıl
istediğini düşünerek hareket ediyoruz ve böylelikle kendi benliğimizi
unutuyoruz...
Ben bir zamanlar ciddi duran, bejimsi
kıyafetler giyen kızlar gibi olmak istedim.Okulda o kadar çok havalı
görünüyorlardı ki.Her şeye gülen değil de asi duran tiplerden olmak istedim.Ama
hiçbir zaman başaramadım.Çünkü elimde değil, içimden gelmiyor.Kendimi
zorluyorum o da en nefret ettiğim şeyler içinde.Ben daha çocuksu, güleç
suratlı, saf bir kızım.Karşımdaki bana ne söylerse söylesin ister iyi ister
kötü o masum çocuksu halimi bırakamam.Ama damarıma basıldı mı anında tırnaklarımı
gösterir ,hakkımı korurum.Hakkınızı koruyun.Siz izin vermedikçe size kötü
davranamazlar.Davransalarda bir tesiri olmaz.Ben bunu yarı başarıyor yarı
başaramıyorum.Değişeceksek kendimiz için değişmeliyiz . Mesela en kolayı artık
canımız sıkılmıştır aynı saç kesiminden ve değiştiririz, renginden bıkmışızdır
onu da değiştiririz ,bir çok şeyi değiştirebiliriz.Ama öncelik
kendimiz.Kendimizi mutlu etmeliyiz.Başkası için değişmemeliyiz.Belki biz
karşımızdaki kişi kadar bilgili değiliz.Evet olabilir .Sırf onun için onun
yanında cahil kalmamak için 2 günde öğrenilen şeyler pek iç açıcı
değildir.Hemen unutursunuz.'Ya ben ne yapıyorum acaba bunu istiyor muyum
?'dersiniz kendinize.O yüzden kimse sizin için değişmiyor.Sevin kendinizi
,özünüzde kalın.Kalın ki insanlar sizi tanısın.
Korkularınızı yenin.
Korkularınızı yendiğiniz gün kendinizi
özgür hissedersiniz, kazanmış hissedersiniz ,daha güçlü hissedersiniz.Bunları
nasıl bu kadar basit söyleyebiliyor diye düşünebilirsiniz.'Bunu ben yaşıyorum
başkaları sadece söylüyorlar ' diyebilirsiniz.'Size göre kolay bana göre zor'
diyebilirsiniz.Ama zoru başarmak o kadar keyif verici ki.Ben kaşında bir yağ
bezesiyle 19 sene yaşamış bir insanım.Tanıdığım herkes ilk başta kavga ettiğimi
ya da başımı bir yere çarptığımı sanıyordu.Her seferinde yağ bezesi demekten
çok sıkılmıştım.Konuşmaya başladığımdan beri merak eden insanlara hep
söyledim.Saçımı hiç tam olarak toplayamıyordum.Çünkü direk belli oluyordu.Hep o
tarafımda bir tutam saç bırakıyordum.Bazen bir hırs geliyordu tamam diyordum
tamam Gizem bunu yapabilirsin.Ama sonradan cayıyordum.Yatağımın baş ucundaki
aynaya bakarak hep düşünüyordum.Ve baktığım gibi ağlıyordum.Korkuyordum.Ya
gözümü kaybedersem o zaman ne yapardım.Sırf bunu düşündüğüm için onlarca sene
bekledim.Gözlerimin kıpkırmızı olduğunu hatırlıyorum.Sanki çaresi olmayan bir
hastalık gibiydi benim için.Daha sonra internetten araştırdım.Göz ameliyatı
geçiren bir çocuğun kör olduğu haberini okudum.O an yıkılmıştım işte.Çünkü beze
tam gözümün üstündeydi.Bu riski göze alamazdım.Ta ki revirdeki doktor
teyzelerle karşılaşana kadar.Bir gün doktor teyzeler de gözümü sordu.'Yağ
bezesi ,ama korkuyorum aldırmaktan' demiştim.Bunda korkacak ne var dediler.Daha
sonraları konuşurken 'Onu aldır sonra bir güzel de makyaj yapıp gel bakalım
yanımıza' dediklerinde daha da bir mutlu oldum.Onca yıl bekledim ve sanırım
olaylar üst üste geldiğinden ne yapacağımı bilemez oldum.Duygu patlaması
yaşadım.Aldırsam mı aldırmasam mı diye düşünürken tırnaklarımı yedim.Ama
biliyordum ki bezeden gerçekten nefret etmeye başlamıştım ve bir gün evde karar
verdim.Doktoru hemen aradım.Annem bile şaşırmıştı.Bir anda gelen cesaret olsa
gerek.Tek başıma muayeneye gittim.Sadece o bölgeyi uyuşturup onu çekeceklerini
söylediler.Korkulacak bir şey olmadığını anladığımda hastaneden mutlu mesut,
güle oynaya çıkıyordum.Bir hafta sonra ameliyatımı oldum.Üzerime örtü koydular
ve sadece o bölge açıkta kaldı.Doktor detoks iğnesi gibi iğneler batırdı
.İğneler yakmıştı bunu söyleyebilirim.Sonra bir çekiştirme başladı.Çıkan seslerden
yine korkmaya başladım.Fakat ameliyat bittiğinde yumurta gibi bir şeyin
çıktığını gördüm.Kendimi hafiflemiş hissettim.Hem ruhen hem bedensel.Hayatta en
çok korktuğum şeyin üstesinden gelmiştim.Kör olmaktan o kadar çok korkuyordum
ki.Hep erteliyordum.Ama ertelememek lazımmış.Korkuların üstüne gitmek
gerekliymiş.Korkuyu yendiğinizde başarıya ulaşmış oluyorsunuz.Tamam belki
yoruluyorsunuz belki gücünüz yetmiyor ama başarma hissini tattığınızda mutlu
olacaksınız.Ben mutluyum ve korkularımın üzerine çekinmeden gitmeyi öğrendim
5,10,25 Kuruş Deyip Geçmeyin
Küçüklüğümden beri hep tasarruf yapmaya
çalışmış fakat hep paralarımı harcamış olurdum.Bir hafta belki daha da sıkardım
ıkı hafta kadar biriktirebilirdim.Ama canım bir şey çektiğinde direk
harcardım.Hata olduğunu geç anladım.Eğer küçüklükten gelseydi bu alışkanlığım,
şimdi fazlaca paralarım olmuş olurdu.Ama olsun geç de olsa anlamış oldum.On
sekizimde para biriktirmeye
başladım.Nasıl mı ? Okulu kazanmadan önce çok fazla yabancı filmler
seyrediyordum.Miami'de California'da çekilmiş gençlik filmleri , sörf
edenler,tarihi üniversite binaları...Onları her gördüğümde bir kez daha yurt
dışına gitmek istedim.Gitmek için de paraya ihtiyacım vardı.Hiç unutmam
cebimdeki bozukluk paralarla başlamıştım.5,10,25,50 krş ve 1 lira ile işe
koyuldum.Birkaç hafta sonra 91 lira olmuştu.Hayatımda ilk defa bu kadar uzun
süre para biriktirmiştim.Bir markete gidip kağıt paraya çevirmiştim.Daha sonra
düşündüm ' Ben bu parayı yine harcarım.Zaten yurt dışına gitmek istiyorum en
iyisi bunu yabancı paraya çeviriyim'demiştim.İyi ki de demişim.Babamın verdiği
haftalık harçlıkları biriktirirken aç kaldığım da oldu , susuz kaldığım da
oldu.1 lira dahi heba etmek istemiyordum.1.5 yılın sonunda 3 bin liraya yakın
param oldu.Ama ne kadar mutluydum anlatamam.Düşünsenize 5 kuruşla 91 tl
biriktiriyorsunuz ve sonunda 3 bin tl oluyor.Şaka gibi.Sokakta bazı kişiler 5
kuruşun ya da 10 kuruşun yüzüne bile bakmazlar.Ama ne kadar da
önemliler.Belki yurt dışına gidemedim ama iki aylık okul taksidimi çıkarmış oldum.Konumuza dönersek..Benim durumum yok, harçlığım fazla değil diye
yakınmayın.Kuruşlarla başlayın sizinle birlikte onlarda büyüyecek.Para, satın
alma gücü olduğundan onu biriktirmek , tasarrufu sağlamak gücünüzü elinizde
tuttuğunuz anlamına gelir.Geleceğinizi şimdiden kontrol edin ,
yaşayın,biriktirin..
Kendinizle gurur duyun
Dışarıdaki insanlardan önce kişi ilk kendisiyle gurur duymalı.Kendine karşı dürüst kişi , bir işi yaptığında '
Başardım bunu ,kendimle gurur duyuyorum' demeli.Çünkü dışarıdaki insan ne kadar
yüzünüze gülse de sizi kıskanıyor olabilir.Arkadaş gibi görünse de bazı
şeylerden caymanızı sağlayabilir.Ya da direk kıskandığını belli ederek size
karşı kötü şeyler söyleyebilir.Ben bunların hepsine alıştım.En çok üniversitede
gördüm bunu.Ben ödevlerimi , derslerde yazdıklarımı diğerleriyle paylaşmak
istemeyen bir öğrenciyim.Hep de böyle kalacağıma eminim.Beni cimrilikte
suçlayabilirsiniz fakat ben orada ödevi yaparken ,sinir krizi geçirirken kim
yanımda ? Ya da kim destek oluyor bana ? İstatistik ödevini yaparken , dış
ticaret sunumumu hazırlarken ağladığımı ,kağıtları yırttığımı
hatırlıyorum.Hangisi bunları yaşadı ? Sonra gelmiş Gizem ne kadar cimrisin
diyorlar.Ben emeğimin karşılığını almak isterim.Onun için tüm gücümle elimden
gelenin en iyisini yapmaya çalışırım.Bu yüzden de ödevlerimi vermem.Ödevlerini
yapsalar,derslere girseler ama bir konuyu yapamazlarsa tabii ki anlatırım.Ya da
ödevlerinde anlamadıkları sorular varsa anlatır cevapları veririm.Ama armut piş
ağzıma düş olayı yok.Emek harcamayanlara ödül yok bende.Derslere girmeyenler konuları
sınav haftasından once almayı gayet iyi biliyor.Ama derse gel de dinle
dediğimizde tık yok .Tabi kendi tercihleri.Ama bu da benım tercihim.Sevmeseler
de saygı duymak zorundalar.Derslere de her zaman katılan bir öğrenciyimdir.Bu
da insanları fazlasıyla rahatsız etmekte.Neden derse giriyorsun diye kızıyorlar
bana.Ne saçma konuşuyorlar öyle ! Okulda ders işlenir, bu yüzden de sınıflara
gidilir, 45 dk oturulur ve konular işlenir.Ben boşuna mı çalışıyorum ya da para
ödüyorum.İngilizce dersinde bir arkadaş vardı.Derse girdim diye beni döveceğini
bile düşünmeye başlamıştım.Çünkü öyle bakıyordu ki insan bir an öyle
hissediyordu.Ama genel olarak derslerden kaçıyorlar.Sınav haftası süt dökmüş
kediye dönüyorlar.Derslere girdiğim için ve sınavlardan yüksek not aldığım için
azarlandığım da oldu.Ben tam tersi olur diye düşünüyordum, hani yüksek not
almak güzel şeydir.Tabi bunlar ön lisans zamanımda oldu lisans zamanımda nasıl
olur orası meçhul.Beni kıskanan insanların olduğunu biliyorum.Bu beni ne kadar
sinir etse de bir yandan da seviniyorum.Çünkü kendime olan güvenim geliyor
,onları öyle görünce daha fazla hırs
yapıyorum,kendimi değerli hissediyorum demek ki fark edilebiliyormuşum
diyorum.Bu yüzden kendimle gurur duyuyorum.Çünkü istediğimi yapabiliyorum,
hayır demesini biliyorum, kimseye karşı kötü düşünmüyorum ki bu en güzel
duygulardan biri.
Aceleci olmayın..
İşimizi yaparken , konuşurken, ödev
yaparken, sınavdayken, yürürken,işe giderken,okula giderken,yağmur yağarken hep
koşturuyoruz.Hayatın her saniyesinde...Bence bu çok saçma.Bunun yüzünden zamanı
iyi değerlendiremiyoruz .' Ay buraya geç kalmayayım, bunu hemen göndermeliyim '
diye iki elimiz bir papuca giriyor.İşte ben bu yüzden,bunları yaşamamak için
okula bir saat erken gidiyorum.Yavaş yavaş yürüyorum.Metrobüse binerken hücum
halindeki insanları görüyorum.Onlara ne demeli?.Yani o izdihamı çekeceğimize 15
dk evden erken çıksak da güle güle, huzurlu bir şekilde, yetişmeme korkusu
olmadan binsek daha güzel olmaz mı ? Ya da sınavdayken acele acele soruyu
okuğumuzda yanlış olan şıkkı nedense doğru olarak görmemiz de enteresan bir
durum.Yağmurdan kaçan insanlara karşı hem empati kurabiliyorum hem de
kuramıyorum.Bilmiyorum eve mi gidiyorlar işe mi ,okula mı yoksa arkadaşlarıyla
gezmeye mi.Ama yağmurdan kaçmak hayattaki bir tutam eğlenceden kaçmak gibi bir
şey.Ben yağmur yağarken kaçmam.Niye yağıyor diye kızmam Hatta ne zaman spor
ayakkabı , süet ayakkabı ya da ince bir şey giysem yağmurun yağdığı güne denk
geliyorum.Okuldan eve gelinceye kadar (Mecidiyeköy'den Anadolu yakası o kadar
da yakın değil) sırılsıklam oluyorum.Ama ya kulağımda kulaklık oluyor ya da ben
şarkı söylüyorum işte o zaman yağmuru
bir hediye olarak görüyorum.Islanmışım, makyajım akmış hiç umrumda
olmuyorlar.Acaba saçım bozuldu mu falan diye de düşünmüyorum.Şemsiye de
kullanmaya karşıyım.Çünkü her defasında unutuyorum.Böyle daha da ıslanıyorum
ama eğlenmekten vazgeçmiyorum.Acele etmiyorum.Bunu size migreni olan birisi
söylüyor.Tabi ki şemsiyeniz,şapkanız,atkınız , kalın giyecekleriniz
olsun.Bilmiyorum bu konu ile ilgili siz ne düşünüyorsunuz.Ama hayatta zaten
bazı gıcık şeyler varken acele ederek güzel şeyleri kaçırmak
mantıksız.Kendinize bir plan oluşturun.Deneyin.. Erken uyanmayı ,erkenden yola
çıkmayı deneyin.Acele etmeyin nasıl olsa varacağınız yere gideceksiniz,o sınav
bitecek ve işinizi yetiştireceksiniz.O anı sindire sindire yaşayın.En mutlu
halinizle , enerjinizle ! :)
Derste anlamadığınız konuları sormaktan korkmayın !
Biz öğrencilerin belki de en büyük sorunlarından biri hocaların "Anladınız mı ? "sorusuna karşı her defasında "Evetttt" dememiz.Anlamasak bile evet demeyi hep sürdürüyoruz.Peki ama neden ? Herkesin önünde bilmediğimiz anlaşılırsa rezil olacakmışız gibi hissediyoruz ya da hiç uğraşmak istemiyoruz.Gülünç duruma düşeceğimizi düşünüyoruz ve belki de hocanın kızacağını bile düşünenler olabilir.Ama işte o öyle olmuyor.Ben lisede muhasebe dersinde bir konuyu anlamadım diye tam 3 kez soru sordum ve her defasında öğretmenim sıkılmadan anlatmıştı.Ben soru sormaktan asla vazgeçmedim.Hatta biraz önce Mevzuat dersinde İhracat Kdv'leri hakkında hoca konu anlatırken bir şeyleri anlamadığımı fark ettim.Kolay ve anlaşılır anlatmasına rağmen takıldığım yeri sordum.Bazı arkadaşlar güldü falan ama nedense onların sesini duymuyorum.Çünkü biliyorum ki ben o soruyu sormazsam o büyüyecek ileride yine karşıma çıkacak.Sınavda hoca soracak ve son dakika çalışmayla o şeyin aklıma girmeyeceğini biliyorum.O yüzden soru sormaktan asla vazgeçmeyin.Hep sorun.Negatif bir tarafı yok aksine gelişiyorsunuz,sevgi topluyorsunuz hocalarınızın gözüne giriyorsunuz.
26 Ekim 2014 Pazar
Zamanında ve nerede istiyorsanız orada ders çalışın..
Vizeler,finaller ve diğer sınavlar
kapımıza geldiler.Hoş gelmişler !.
Hani hep derler ya '
Kütüphanede sessiz olun insanlar ders çalışıyor ' diye.Ben, evde kardeşimin
yarattığı sesten midir yoksa okuldaki seslerden dolayı mıdır bilmiyorum, sessiz
ortamda ders çalışamam.Susasam ya da acıksam dışarı çıkamıyorum.Telefonumu
seslide unutsam çaldığında rahatsız oluyorum.İşte bu yüzden kahve dükkanlarında
oturup çalışıyorum.Bağdat Caddesinde denize karşı..Tabi siz farklı
düşünebilirsiniz.Kütüphanede çalışabilirsiniz.Ya da İstanbul’da
yaşamıyorsunuzdur o zaman sizin içinize sinen yerde çalışabilirsiniz.Dış ortama
karşı kulaklarınızı kapayın.Yanınızda ders çalışan diğer insanları da görünce
daha mutlu ve hevesli olursunuz.Şahsen ben oluyorum.Renkli kalemler de bire
bir.Hem bilgilerin aklınızda kalmasını daha çok sağlıyorlar hem de rengarenk
bir estetik veriyor.Odanızda çalışma masanız varsa onun üzerine ya da duvarlara
posterler asabilirsiniz.Ama şarkıcı resmi falan değil.Hayallerinizin
resmi.Benim duvarlarımda okuldan aldığım Erasmus afişi ile dünya haritası
var.Ne zaman ders çalışsam ilk önce onlara bakıyorum, amacımı düşünüyorum daha
sonra dersimi çalışıyorum.Ders çalışmak kötü bir şey değil arkadaşlarım.Ders
çalışmak hayatınızı kurtarır.Sevdiğiniz yerlerde ; ister odanız ister kütüphane
isterseniz diğer yerlerde çalışın.Ama arkadaşlarınızla çalışırsanız o ders yalan
olur,buhar olup uçup gider.Tam ders çalışmaya başladığınızda ya bir dedikodu
kopu veriyor ya da yeni aldığınız eşyalarınızı birbirinize söylüyorsunuz.Bu hep
böyle.Ben de yaşadım.Ama istisna da olabilir.Siz kendinize söz geçiriyorsunuzdur
, ders çalışılacak denildiğinde bu iş olacak diyorsanız o başka.Siz
mükemmelsiniz o zaman.Uzun lafın kısası istediğiniz her yerde, güvenilir olan
her yerde ve en önemlisi zamanında ders çalışın.Bazılarımız bir ay önceden bazılarımız da haftalar önceden çalışmaya başlamıştır.Bir düşünün , Misafirlerinizi
önceden hazırlık yapıp da mı beklemek daha güzel olur yoksa son dakikada
eşyaları dolaba,yerdeki tozları da halının altına süpürerek beklemek mi?
25 Ekim 2014 Cumartesi
Planlı yaşayın
Biliyorum demesi kolay yapması zor bir
şey.Ben de planlı yaşayamam.Ama bir günde yapmak istediklerimi not defterime
yazarım ve o gün hepsini yapmaya çalışırım.Hiçbir zaman saatleri ayarlayarak
plan yapamamışımdır.Bu yüzden saatlere takılmadan o gün olsun saat kaçta olursa
olsun diyerek yaparım işlerimi.Strese de girmem böyle yapınca.Aksine her üstünü
çizdiğim şey için mutlu olurum , bir işi daha bitirdim derim.Bana mutluluk
hissi veren,bakınca güzel anılarımı canlandıran bir not defteri ile kalem alır
yazmaya başlarım.Bunca duygu bir defterde nasıl olur diye
düşünebilirsiniz.Sevdiğiniz yerlerden , yanınızda sevdiğiniz kişiler ile olunca
bu duyguları bir defterde hissedebiliyorsunuz.Siz de kendinize sizi ifade
edebilecek güzel bir defteri alarak yapılacaklar listenizi yazmaya
başlayabilirsiniz.Bir bakmışsınız her gün not tutmaya başlamışsınız.Not
tutun,yapılacaklar listesi yapın.Kendinizi önemli ve güçlü hissetmenizi
sağlayacak.Ben hissediyorum umarım sizde hissedersiniz.Yaptıklarınızın üstünü
çizdiğinizde keşke daha fazla şey yapsam bile diyebilirsiniz. :)
Teknolojiden uzak kalın
Evet kısa bir süreliğine teknolojiden uzak durun.Bunu vize&finaller ve telefonunuz bozulmadan önce yapın.Bir ara telefonum bozulmuştu ve servise göndermiştim.Sonradan fonksiyonu olmayan küçük bir telefon aldım.Fonksiyon dediğim şey tabii ki internet.Okulda kahvaltımı yaparken elimde bir boşluğun olduğunu fark ettim.Ne haberlere bakabiliyordum ne de sosyal paylaşım sitemi kontrol edebiliyordum.Kendimi yazlıkta gibi hissettim.Çünkü orada da internet yok ,denizin karşısında , yakınlarda bakkal bile olmayan bir yerdesiniz.Ama sonradan baktım ki alışmak zor değilmiş.Teknolojinin, telefonun ,internetin, beni ne kadar yorduğunu ve strese girmemi sağladığını anlamış oldum.Kendimi şanslı hissetmemi sağladı.Çünkü beni strese sokan bir şeyin ne olduğunu anladım ve ondan uzak kalabilmeyi başardım.Bir hafta değil belki bir ay belki de bir yıl tüm radyasyonlu eşyalardan uzak kalabilirim .Siz de sadece bir şey olduğunda telefonunuzu değiştirmeyin.Ya da benim başka telefonum yok demeyin.O zaman telefonunuzda en çok kullandığınız ,bağımlı olduğunuz uygulamayı silin.Ya da girmemeye çalışın.Bu sizin için bir artı.Bunu yapabilen insanlar az sayıda.Yaparken ikinci üçüncü günde pes edenleri de gördüm.Ama sonuca ulaşmak istiyorsanız sonuna kadar gitmelisiniz.Hem kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak,hem teknolojinin iplerini elinizde tutabileceksiniz, hem de sağlıklı bir yaşama merhaba diyeceksiniz.
24 Ekim 2014 Cuma
Küçük pembe yalanlar..
'Hayatımı yazsam roman olur ' klasiği yıllardır ağızlardan düşmeyen bir cümledir.Ama cesaret edip bunu gerçekleştiren insanların sayısının fazla olduğu pek söylenemez çünkü cümle sadece lafta kalıyor.Benim masal tadında , film sahnesi gibi birçok anım var.Onlardan birincisi ve hayatımı gerçekten de değiştiren şey bu yaşadığım oldu...Bir gün lise stajımda işlerimi bitirip internette öylece takılıyordum.Sonra 'Gizem lise sondasın.Artık bir üniversite araştırman lazım' diye düşündüm.Ben meslek lisesi çıkışlı olduğum için direkt 2 yıllıklara geçişim vardı.O yüzden ön lisans programlarına baktım.Okul puanım yüksekti biliyordum.Belki devleti kazanabilirdim.Ama şansızlık duygusu tüm beynimi o kadar çok kaplamış ki ,kazanamam diye sadece özel okullara bakmıştım.En azından %50 burs kazanırım diyordum.Halbuki %100 de tutuyordu ama dedim ya şansıma güvenmiyordum. İstanbul'daki tüm özel üniversitelerin telefon numarasını aldım ve direk yangın merdivenlerine gittim.Okullar ile ilgili sorular soruyordum.Birkaç gün geçti.Tamam dedim artık üniversiteleri görmeliyim.Fakat sadece 2 üniversiteye gidebildim.Adını veremeyeceğim iki vakıf üniversitesi ve biri şuan ki okulum.İşte benim pembe yalanlarım üniversiteye giderken başladı.Ben dışarıda tek başıma dolaşırken lise 3 ya da 4. sınıftaydım.Ailem tek başıma dışarı çıkmama izin vermiyordu ve hep annemin tembihleriyle okula onunla gidip geldim sayılır.Anadolu yakasında oturuyoruz ve hayatımda hiç tek başıma vapura binmemiştim.Ta ki üniversiteye gidene kadar.Sabahın erken saatlerinde uyanıp özenle kıyafetlerimi giydim saçımı toplayıp anneme 'Anne ben Kadıköy'e gidiyorum.Canım sıkıldı öyle gezip geleceğim ' diye rengarenk bir yalan ama özünde iyi bir yalan söylemiştim.İlk vapura bindiğimde dışarıda oturup sadece etrafı seyrettim.Boğazın ne kadar güzel olduğunu ve geleceğime doğru yolculuk ettiğimi düşündüm.Okula vardığımda büyülenmiş gibiydim.Tamam dedim hayallerimin üniversitesindeyim.Okul hakkında görüşmeler yaptım biraz da etrafı dolaşayım derken telefonum çalmıştı.Arayan annemdi.Kadıköy'de dolaşıyorum diye cevap verdiğimde aslında okulu keşfe çıkmıştım.Keşif bittiğinde eve gitme zamanı gelmişti.Tabi ben yalan söylemeyi beceremem o yüzden anneme'Ben karşıya geçtim, aslında Kadıköy'de değildim, üniversiteye baktım ' diye hemen doğruyu söyledim.Tabi bunu daha sonra babam da duydu.Ve benim için ' Artık kendi ayakları üstünde durabiliyor aferin ' dediğinde havalara uçmuştum.Fakat bu mutluluğum fazla sürmedi.Okula 3. kez gittiğimde puanların yüksek olduğunu öğrendim.Ağlayarak eve döndüğümü hatırlıyorum.Puanım yetmeyecek diye çok üzüldüm çok ağladım.1 senemin çöpe gitmesini istemiyordum.Hayallerime kavuşmak istiyordum.Aradan zaman geçti yaz tatili geldi.Biz babamın işi dolayısıyla Kaş'a gittik.Üniversite tercihimi orada yaptım.Sonra okulumuzun rehber öğretmenini aradığımda %100 bursun bile tutacağını söylemişti.Ama benim bilinç altımda şansız olduğum , %100 yazarsam tutmayacağının sözleri vardı.Bir yandan da babam eve yakın başka bir üniversiteyi yazmamı istiyordu.Resmen ortada kala kalmıştım.Bir yanda kazanmama korkusu bir yandan da istemediğim bir üniversiteyi yazma korkusu.Dershane buldum ve oradaki bir bayan hoca istediğim üniversiteyi en başa yazmamı söyledi.Yazmıştım hatta 30 tercihimin hepsini doldurmuştum.%50 yazsam da mutluydum.Daha sonra günler , haftalar geçmek bilmedi.Tercih sonuçları açıklandı açıklanacak.Hayattan kopmuştum.Yazlık yerdeydim ama ne dolaşıyordum ne denize giriyordum ne de yemek yiyebiliyordum.Son bir hafta hiç uyumamış, yemek yememiş ,baş ağrısı çeke çeke yatağın ayak ucu tarafına başımı koymuş televizyon seyrediyordum.Bir yandan da sonuçlar açıklansın diye dua ediyordum.Bir akşam yorgunluktan uyuya kalmışım ve arkadaşım sonuçların açıklandığını mesaj olarak atmış.İlk başta inanmamıştım.Ama sonuçlara baktığımda ,Şimdiki üniversitemi kazandığımı görünce havalara uçtum.Odada çığlık çığlığa bir ses.! Resepsiyondakiler de anlamıştı kazandığımı.Aşağı, annemle babamın yanına indiğimde bir kez daha mutluluk çığlıkları attım.Saçma sapan yengeç dansı olarak adlandırdığım dansı yaptım.O kadar mutluydum ki ! % 50 de olsa artık ne baş ağrısı vardı ne de uykusuzluk.Sadece hayallerime açılan kapının anahtarını almıştım! Bu yüzden Kaş'taki dershane benim için çok değerli. Küçük pembe yalanımla başlayan bu serüven en doğru şekliyle son bulmuştu.Belki bir vakıf üniversitesi ama ben bunu %100 bursluymuşum gibi görüyorum.Çünkü kazanabilirdim ama yapmadım.Yapmadığım için o günden beri risk alıyorum, doğru bildiğime yürüyorum.Siz de başarabilirsiniz.Belki %100 burs ya da devlet okulunu.Ben elimden gelenin bu olduğunu sandım zorlamadan etmeden.Siz de biraz daha zorlayarak hayallerinize açılan kapıyı bulabilir içeri girebilirsiniz.Şans hep yanınızda olsun..
Defter+Kalem
Şimdi bir not defteri ve kalem alarak neleri daha iyi ,neleri orta düzeyde ve neleri hiç yapamadığımızı not ediyoruz.Bunları yaptıktan sonra sıra hayallerimize geliyor.Bunu hobi olsun diye yapmıyoruz tabii.Bu hem bir durum değerlendirmesi,hem kendimizi tanıma,hem de hayalleri tazelemek için bire bir yöntem.Eminim bu yöntemi hemen hemen herkes uyguluyordur.Daha sonra gözlerimizi kapatıp ve arkamıza yaslanıp güzel düşüncelere dalıyoruz.Tabii herkes aynı anda mutlu olacak diye bir kanun yok.Ama mutsuz anımızda bile kendimizi nasıl mutlu edebileceğimizi bilmeliyiz.Hepimizin iyi mutlu ve huzurlu olduğunu varsayarak yazacak olursam dinlendikten sonra camı açıp , nefes alarak şükrediyoruz.Yapmak istediklerimizi bir kez de sözlü olarak dile getiriyoruz.Şahsen ben bunu yaparken kendimden daha çok emin oluyorum.Sanırım oksijen ve gün ışığı güç veriyor.O yüzden şimdi elinize bir defter ve kalem alarak yazmaya başlayın.
Yapmak istediklerinizin korkularınızdan daha çok olmaları umudu ile..
Asıl Olaya Gelirsek
Asıl Olaya gelirsek ;
Hayatımızı inişli-çıkışlı, kenarlarında
renkli çiçeklerin olduğu,yağmur yağdığında çamurlandığı,güneş açtığında
gökkuşağının belirdiği , bazen taşlı
bazen düz bazen de patikalı yollara benzetirsek böyle durumlar elbet
olmuştur.Bunlar hayal gücümün yazdırdıkları..Hayal gücümüzü kullanarak bir
bulutu çiçeğe benzetebiliriz, isteyip de alamadığımız elbisenin içinde
kendimizi hayal edebiliriz ya da son
model arabamızın olduğunu düşünebiliriz.Tabii bunlar en kolay örnekler.İnsan
hayal ettiği müddetçe yaşar diye boşuna dememişler.İşte bu yazdıklarımda
hayaller,başarma duygusu,azim,kendine güven gibi birçok konu var.Aslında
bunların öncesinde kendini yeterli olarak görmeyen birisinin nasıl olur da
değişmeye karar verdiğini ve bu yazılanların sizlere ne gibi yararı olacağını
anlayacaksınız.Bunları yazmamdaki dönüm noktam korkularımdı.Onların sayesinde
büyüdüm,kendimi tanıdım,neleri yapmak istediğimi anladım.Yazmaya günlük tutarak
başladım.Doğrusunu söylemek gerekirse mutlu olduğum her anı oraya yazdım.Bir
nevi ölümsüzleştirmeye çalıştım.Tek bir farkı vardı, kötü olayların hiçbirini
yazmadım.Yapacaklarımı tek tek not ettim ve yaptım.Yapmaya da devam
ediyorum.Kendini keşfedenler,hayallerini uçsuz bucaksız köşede bırakmış
kişiler,kendini şanssız hissedenler,'Ya yapamazsam?' diye düşünenler için ve başarının küçük yaşlardan elde
edilebileceği gibi insan istedikten sonra onu yirmi yaşında da bulabileceğini
göstermek yazıyorum.Kendimizi sınırlayanın aslında biz olduğumuzu,istesek
elimizden gelenin en en en iyisini yapabileceğimizi sadece bir yerlerden
başlamamız gerektiğini , belki ağlayarak belki gülerek belki de sinirden
saçlarımızı yolarak başarabileceğimizi göstermek istiyorum.Herkes yazabilir
diyebilirsiniz, bunun diğerlerinden farkını sorgulayabilirsiniz.Fark benim.Yaşanmışlıklar
farklı.Bu yazdıklarımda küçük ya da büyük her şey yaşanmışlıkla dolu.Film
sahnesini andıran olaylar da var günlük olaylar da.Fark, bir öğrencinin diğer
arkadaşlarına örnek olması,ortak olan şanssızlığa inanma duygusunu ortadan
kaldırmak istemesi,riski göze alması,kendi olması..
Gizem YILDIZ
Kırmızı Kurdele
Makaslar hazır olsun kurdeleyi kesiyor , Bol Bol Sevgi İle'yi huzurlarınıza sunuyorum..
Kırmızı Kurdele'yi kesip açılışı yapma zamanımız artık geldi.
Bir senedir yazdıklarımı artık kağıtlarda değil de burada yazıyor olmam hem heyecan hem gurur hem de biraz endişe verici.Negatif duygularımı pozitiflerle bastırmaya çalışıyorum ve artık bunu başardım, evet oldu.Açılış dedim o zaman açılış kime ait, konusu nedir hemen anlatayım efendim. Adım Gizem YILDIZ ve bu benim geçen seneden bu zamana ve geleceğe kadar uzanan yazdıklarım.Geçen yıldan bu zamana kadar uzanan bu dönemde ; bazı zamanlar çok çaresiz, bazı zamanlarda yenilmez bazı zamanlarda korkmuş,bazı zamanlarda da çokkk mutlu hissettim.Ama aslında en önemlisi kim olduğumu , içimdeki henüz büyümemiş o küçük kızı, kalp atışlarımı hissettim..
Peki ama nasıl yazmaya başladım ..
Her şey 2012'de üniversite tercihlerimin olduğu yıl oluverdi.Kendime
küçük bir defter alarak güzel ve mutlu olan her anımı yazdım.Üniversitem olsun
diye yazdığım dualarım,sevdiğim çiçekler,yazdan kalan bozukluk param,alışveriş
fişlerim gibi içinde anı ve tarih olan her şeyi koydum.Sonra
üniversiteyi kazandığımı öğrendim ,yaz bitti,Eylül geldi,yaptıklarım,yapacaklarım hâliyle yazdıklarım da çoğaldı ve bir gün bir baktım ki dört tane not defterim olmuş..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)